Çıktığı
toprak Tosya… Bastığı toprak İstanbul… Arada kilometrolar. Gecenin
karanlığında, güneşin kızgınlığında çıplak ayaklarla kilometroları aşıyor. Tren
yolcusu değildir. Bazan merhametli bir şef dö trenin bir zaman misafiridir. Tren
basamaklarından aşağı indiği dakikadan sonra, ayaklarını kanatan taşların,
yırtık mintanından ciğerlerini donduran rüzgarların, küçücük kalbine korku
veren karanlıkların misafiri, gecelerin yolcusudur.
***
Bilmece
söylemiyorum. Gece karanlığında trenin ambarına saklanan, günün aydınlığında
yalınayak taşları aşındıran korkular ve kaygılar içinde Tosya’dan İstanbul’a
varan, Tosyalı Küçük Hasan’dır.
***
Aç,
çıplak, parasız sokaklarda gezen serserileri, nebatatı bozan haşeratı toplar
gibi polis topraklar… Hasan da bunların arasındadır. Hasan’ın bu serserilerden
başka bir dileği var… Bu dileğin söyleneceği murad taşı, Belediye mektupçuluğu
imiş…
***
Mektupçu
soruyor:
-
Oğlum, sen nerelisin?
-
Tosyalıyım. Okumaya geldim. Mekteplere başvurdum.
Almadılar. Anam, babam yok. Köyde üçüncü sınıfa kadar okudum. Bazan yaya, bazan
trenle buraya kadar okumağa geldim.
-
Peki, amma, çocuğum, mekteblerde yer
yokmuş. Seni memleketine gönderelim.
Hasan’ın
içinde, Kutba varan arayıcının, varma ve yükselme hırsı, iman haline gelmiş bir
aşkı var. İçinde kapatılan bu imanı, gözlerinden, anahtarı bozulmuş bir
musluktan taşan taşkın bir su gibi göz yaşlarını akıtıyor.
-
Beni memleketime göndermeyin. Bana mekteb
bulun… Okutun… Yahud da öldürün. Ben okuyacağım. Bir tarafa gitmem.
Mektubcu
da kaygulanmış.
-
Seni bir defa da Maarif Müdürlüğüne
gönderelim. Bakalım Daruşşafakada falan yer bulabilirler mi?
***
Hikâye
söylemiyorum. Polisin peşinde kapı kapı dolaşan, okuma fırsatı arıyan çocuğun
Tosya’dan İstanbul’a geldiğini gazetelerden öğrendim. Hasan, mekteb buldu mu
bilmiyorum. Yalnız, Hasan mekteb bulursa iyi okuyacağını biliyorum. Çünkü Hasan’ı
yalınayak başı kabak, kilometrolarla koşturan hırs; bir yükselme aşkı, bir
tırmanma imanıdır. Amundsen’i Kutba, Pikard’ı Stratosfer’e çıkaran da bu
imandır. Kaloriferli apartmanlarda, hayatın her fırsatı, her imkanı önünde olan
çocuk, okumuyorsa mesulü bu kaloriferli apartmandır.
SABİHA
ZEKERİYYA (SERTEL)
CUMHURİYET
– 10 Ağustos 1935
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder