22 Ağustos 2024 Perşembe

Ilgazlılar ve Tosya Pirinci

Ilgazlılar ve Tosya Pirinci

Bu meşhur mahsulün nefasetini nasıl ihlal ediyorlar?

Tosya

Tosya pirinçleri ve buğdayları meşhur olan bir kazamızdır. Pirinç istihsâlâtında en büyük bir amil olan “Devrez Çayı” Tosya’yı hazinelere gark etmektedir. Kargı ile Tosya arasında Kızılırmak’a dökülen Devrez vadisi hep çalışkan Tosyalılar tarafından ihtimamla ekilen ve bakılan çeltik tarlaları ile doludur. Bilhassa Ağustos aylarına doğru bu vadi ucu bucağı bulunmayan bir yeşillik meydana çıkmaktadır. Tosyalıların ektikleri çeltik tarlalarının mesahası 75-80 bin dönümü geçmektedir. Köylü tarafından işlenilen bu arazinin hemen hepsi Tosya kasabasında oturan zenginlerin olduğu için köylü, çeltik işlerinde ortağına iş yapmakta ve sabahtan akşama kadar kızgın Temmuz güneşinin altında çalışarak kazandığı çeltiğin yarısını hiçbir gûnâ emeği sebkat etmemiş bulunan ağaya tevdi etmeğe mecbur kalmaktadır. Fakat bu sene Devrez’de su az olduğu gibi, Tosya pirinçlerinin şöhretini bütün bütün kaybettirecek bazı hareketler istihsâlât üzerinde fena tesirler yapmıştır. Devrez’in menbaı Çankırı vilayetinin daha ilerilerindedir. Yalnız Çankırı’nın Ilgaz kazası, Tosya’da çeltik alet olalıdan beri bir santimetre murabbaı bile çeltik ekmediği halde son iki sene zarfında çeltik yapmak hevesine düşmüş ve çeltik için hiçbir sulu bilmeyerek beyhude yere Devrez’in suyunu yaptıkları çeltik tarlalarına çevirmişler. Bu suretle Tosya çeltiklerinin hali susuzluktan fenalaşmış, Ilgazlılar da cahil olduklarından bir menfaat temin edememişlerdir. Ilgazlıların Devrez’e olan bu fuzuli müdahalesi Tosya çeltikçilerini fena halde sinirlendirmiş ve iki kaza arasında münazaalar çıkmasına sebep olmuş. Benim Tosya’da bulunduğum sırada iki kaza arasında çıkan bu ihtilafın halli için Çankırı ve Kastamonu vilayetlerinden bir heyet gelmiştir.

Tosya pirincinin nefaset ve şöhretini ihlal edici bir mahiyet arzeden Ilgazlıların bu fuzuli müdahalelerine her halde bir nihayet verilmesi icap etmektedir.

Tosyalılar yaz geldiği zaman hep bağlara çekiliyorlar ve kasabada birkaç memurdan başka kimse bulunmuyor.

Gündüz kasabada işi olanlar da akşam merkeplerine binerek bağların yolunu tutuyorlar. Gece oldu mu artık ne bir lokanta, ne de bir açık dükkân bulmak imkânı olmuyor. Tosyalıların bağa gitmelerinin acısını, asıl yabancı olanlar çekiyorlar. Daha doğrusu ben çektim ve tam bir gece aç kalmak ve aç yatmak bedbahtlığında bulundum.

Tosya’da gündüzleri yemek yenebilecek şöyle böyle bir aşçı dükkânı var. Akşam yemek yiyecekler gündüzden yemek tembih edeceklermiş… Ben bilmediğim için tembihte bulunamamışım ve nihayet aç kalmışım.

Tosya’da nazar-ı dikkatimi celbeden bir meseleden bahsedeyim: Seyahatim esnasında, her gittiğim otel ve handa gelen yolcunun hüviyetinin tespiti için imlası lazım gelen bir cüzdan var. Her yerde bu cüzdanın muhteviyatı birbirinin aynı. Yalnız Tosya’daki çok orijinal bir halde… Diğerlerinin hüviyetin tespiti için adı, babasının adı, işi, gücü, ne zaman geldiği, ne zaman gideceği, beraberinde kimse olup olmadığı vs… Tosya’daki Defter-i Hâkânî kayıt defterleri gibi kalın, enli, battal bir defter, bir sahifede belki 25 hane var. Misafir bu sütunlarda sorulan her şeyi yazmak mecburiyetinde. Şayet bir tanesine cevap vermediniz mi büyük bir cürüm işlemiş oldunuz. Ve otelci derhal size cürmünüzün temas ettiği ceza kanununun mevâdd-ı mahsûsasını hatırlatır. Bu sütunlarda şunlara cevap vermek mecburiyeti vardır.

Boyu, posu, sıkleti, suratının biçimi, bıyığının şekli, gözlerinin rengi, şişman mı, zayıf mı, elbisenin rengi, biçimi, şapkanın cinsi, azasında bir noksanlık var mı?... Hatırımda kalmadı. Daha buna benzer acaip bir sürü sualler…

Tosya’da tetkike değer mevzulardan birisi de “Bedesten”dir. Çok eski zamanlardan kalma, her tarafı kalın taş duvarla kaplı olan bedesteni çarşının ortasında bulunuyor. Bedestenin demirden bir de kapısı ve ihtiyar da bir bekçisi var. Yazın bağlara giden her Tosyalı evinde kıymetli eşyasını bir sandığa yerleştirerek getiriyor. Bedestenin bekçisine teslim ediyor. Ellerinde fazla ziynet eşyası olanlar, mağazalarında fazla malları olanları olan tüccarlar hep bütün mallarını getirip bedestene koyuyorlar. Hem de sandıkları kilitlemeye bile lüzum görmüyorlar.

Buraya bırakılan eşya uzun seneler kalabiliyor. Hatta sahipleri ölmüş, kimin olduğu belli olmayan 50-60 senelik eşya varmış. Bedestenin demir kapısının Nuh zamanından kalma iki büyük demir kilidi var. Akşam bekçi, her iki kilitle kapıyı sıkıca kapadıktan sonra anahtarın birini hiç kimsenin haberi olmadan usulca bir tüccara teslim ediyor. Ve oradan uzaklaşıp gidiyor.

Sabahleyin kapıyı açacağı zaman akşam bıraktığı yerden anahtarın birini alıyor. Esasen ikinci kilidin anahtarı kendisinde… Kapıyı açıyor. Kapı açılırken siftah parası vermek icap ediyor. Bu suretle bedesten bir hırsız tehlikesinden masun kalıyor. Bir tüccara bırakılan anahtar, ikinci gün başka birine, öbür gün bir başkasına veriliyor. Bu suretle ikinci anahtarın kimde kaldığı belli olmuyor.

Talat Mümtaz

9 Ekim 1930 – Vakit Gazetesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Delidevrez Çayı Mutlaka Islah Edilmelidir.

“Tosya”nın bir ihtiyacı “Delidevrez” Çayı Mutlaka Islah Edilmelidir. Tosya (Hususi) – Tosya’nın en hayati, fakat çok müşkül; en kazançlı...