TOSYA
ŞEHRININ KURULUŞ VE GELIŞMESI
Tosya
şehrinin tarihten günümüze kadar gelen bir yerleşim yeri olmasında içinde
bulunduğu situasyon şartları yani geniş çevre şartları etkili olmuştur. Devrez
Çayı ve ona kuzeyden karışan Deringöz ve Gevur çaylarının getirdiği materyaller
sonucu oluşan Tosya Ovası’nın kuzeyinde yer alan Tosya şehri, gerek verimli
topraklarının genişliği ve gerekse su kaynaklarının çokluğu sebebiyle büyük bir
tarımsal potansiyele sahip bulunmaktadır. Bu tarımsal potansiyelinin yanı sıra,
şehir Kuzey Anadolu Fay Kuşağı olarak adlandırılan ülkemizin en büyük fay
hattının da geçtiği doğal bir olukta olması dolayısıyla ulaşım açısından önemli
bir yerdedir. Anadolu’nun doğusunu batısına bağladığı gibi, gerisindeki Tosya
Ilgaz Geçidi vasıtasıyla İç Anadolu’yu da Karadeniz’e bağlayan Tosya şehri,
ulaşım açısından taşıdığı bu stratejik özelliklere bağlı olarak tarihte önemli
bir menzil noktası hatta derbent yapılmıştır.
Akarsuların
şehirlerin kuruluş ve gelişmeleri üzerinde oldukça büyük rolleri bulunmaktadır.3
Tosya şehrinin de kuruluş gelişmesinde günümüzde şehri ikiye bölerek akan
Kuruçay’ın büyük rolünün olduğu ortadadır. Eski Tosya şehrinin ilk nüvesi olan
Tosya Kalesi hem bir tepe üzerinde bulunması ve hem de Kuruçay Vadisi’nin doğal
bir hendek vazifesi görmesi dolayısıyla tehlikelere karşı nispeten korunaklı
bir durumda bulunmaktaydı. Bu sebeple Tosya Şehri öncelikle kalesi içerisine
sığınmış ve zamanla Türk hâkimiyetiyle birlikte ortaya çıkan güven ortamı
içerisinde şehir önce kalenin eteklerinden Kuruçay’ın vadisine daha sonra da
Kuruçay’ın karşı yamaçlarına doğru büyümüştür.
Tosya
şehrinin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmemektedir.
Ancak bu yörenin yerleşme tarihinin, Bayat köyüne bağlı Taşkaynar mahallesinin
sınırları içerisinde yer alan Yücektepe Höyüğü’nden çıkan kalıntılara göre
kalkolitik Çağa kadar indiği ileri sürülmektedir. Yücektepe Höyüğü Devrez
Çayı’nın hemen kenarında yükselmektedir. Bu höyükten çıkarılan seramik
parçalarının Bakır Çağı’na ait olduğu ifade edilmiştir.
Tosya
şehrinin ilk bilinen adı Ptolemaios’dan öğrendiğimize göre Zooka’dır. Daha
sonraki dönemlerde Doceia isimli bir ailenin Tosya yöresine hakim olmasıyla
Tosya’ya Doceia adı verilmiştir. Anadolu’nun tarihi coğrafyasıyla ilgili en
önemli eserlerden birisini yazan W. Ramsay’de eserinde Doceia’nın bugünkü Tosya
şehri olduğunu belirtmektedir. Ancak Osman Turan’a göre, tarihte geçen Doceia,
günümüzdeki Tosya şehri değildir. Osman Turan, P. Wittek’e dayanarak,
Doceia’nın Tosya değil Tokat olduğunu söylemiş ve bu görünüşü Danişmendname’yle
destekleyerek, Danişmendname’de geçen Tukiya adının Tosya olduğunu
belirtmiştir.
Horasanlı
Türk akıncıları tarafından fethedildiği için Tosya’nın adının Horasan’daki eski
bilim ve uygarlık şehri olan Tus’a izafeten oradan gelenler manasına gelmek
üzere Tusi olarak konulmuş olduğu da ileri sürülmektedir. Bu görünüşü Tosya
şehrini fetheden Hamza Baba adlı kişinin Tus’dan gelen Horasanlı bir Türk
akıncısı olması ve 16. Yüzyılda yaşayan Tosyalı şairin Tusi ismini alması
desteklemektedir. Gerçekten de 21. Kastamonu vilayeti salnamesinde Tosya’yı
fetheden kişi Horasani Hamza Baba olarak telakki edilmiştir.
Evliya
Çelebi seyahatnamesinde “Yeniçeri serdarı, sipahi, kethüda yeri, nakibüleşrafı,
şeyhülislamı ayan ve eşrafı vardır ki Türkistan şehirlerindedir” demiştir.
Ayrıca 1521 tarihli Tapu-Tahrir Defterleri’nde Tosya kadılığına bağlı
karyelerden birisinin adı Horasaniye kaydı ile düşülmüştür. Bu kaynaklar
Tosya’nın Horasan’la ve dolayısıyla Türkistan’la olan bağlantısını açıkça
ortaya koymaktadır. Tosya şehri ve içerisinde bulunduğu bölgenin yazılı
kaynaklardaki ilk adı Paflagonya’dır. Paflagonya’nın ilk sakinleri de
Kaşkalar’dır. Kaşkalar’dan sonra Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers ve Helenlerin
hakimiyetine giren Paflagonya’da, Tosya şehrinin yerinde bu dönemlere ait eski
bir iskan yerinin olup olmadığına dair bilgilere sahip değiliz. Tosya şehrinin
varlığıyla ilgili ilk bilgilere Roma döneminde ulaşabilmekteyiz. Roma
dönemindeki adının Zooka ve Bizans dönemindeki adının da Docia olduğu ileri
sürüldüğüne göre, Tosya şehrinin bulunduğu yerde en az Roma döneminden kalma
eserlerin bulunması gerekmektedir. Bu düşünceyi Tosya şehrinin kuzeydoğusunda
bulunan Mermerdirek adlı eski iskân sahasının varlığıyla da desteklemek
mümkündür. Çünkü Kastamonu-Tosya karayolunun hemen kenarında bulunan bu yerin
Roma veya Bizans dönemine ait bir şehir harabesi olduğu belirtilmektedir.
Tosya
şehrinin şimdiki bulunduğu yere, doğusundaki Saz Ovası mevkisinden gelmiş
olabileceği ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, eskiden Tosya şehri şimdiki
bulunduğu yerde değildi. Bu şehir belki de doğusundaki Saz Ovası’nda
bulunuyordu. Çünkü, burada çok eski iskan belirtileri mevcuttur. Şehir
harabeleri ve tümülüslerde bu durum teyit etmektedir. Gerçekten de Saz Ovası mevkiinin
eskiden bir iskan yeri olduğunu gerek yazılı kaynaklardan öğrenmekte ve gerekse
burada bulunan kalıntılardan görmekteyiz. 1830 (Rumi 1250) tarihine rastlayan
kayıtlara göre, bugünkü Tosya kazası içerisinde Tosya ve Saz olmak üzere iki
yerleşim birimine rastlanmaktadır. Tosya; Kastamonu vilayetine bağlı 30 mahalle
ve 41 köyden, Saz kazası ise Çorum vilayetine bağlı 9 köyden ibaret olup,
ilçenin yeri Kuşçular ve Çakal (Yenidoğan) köyleri arasındadır.
Her
ne kadar eskiden Tosya şehrinin şimdiki bulunduğu yerde olmadığı ileri sürülse
de, günümüzdeki Tosya şehrinin yerinde eskiden de bir iskanın mevcut olduğu, Mermerdirek
harabelerinden ve şehrin Yakapınar adını taşıyan yerindeki işlenmiş duvar
taşından anlaşılmaktadır. Nitekim 21 Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde Tosya
kasabasından “Tosya Kasabası, Mermerdirek, Harsınd, Kuzyaka, Akçakavak
karyelerinin hala Dilküşah mahallesi namıyla yad olunan karyeye nakl ve
ilavesiyle teşkil edilmiştir” şeklinde bahsedilmektedir. 16. Yüzyıl Tapu Tahrir
Defterleri’nde de, bu karyelerden Akçakavak (Ağcakavak) ve Kuzyaka karyelerinin
(köylerinin) isimleri geçmektedir. Bununla birlikte 16. Yüzyıl-Tahrir
Defterleri’ne göre 43 köyü bulunan Tosya’nın bu köyleri içerisinde en
büyüklerinden birisini 122 haneli Dilküşehri karyesi teşkil etmektedir.
Akçakavak ve Kuzyaka köylerinde olduğu gibi 19. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde
bu köyün adına da rastlamamış bulunmaktayız. Günümüzde kalıntıları bulunan Akçakavak
ve Kuzyaka köylerinin zamanla Tosya şehrine taşınarak boşaldığı anlaşılmaktadır.
Ancak zamanında nüfus ve hâsıl açısından oldukça büyük bir köy olan Dilküşehri
köyüyle ilgili olarak herhangi bir bilgiye ulaşılamaması ve isim benzerliği
sebebiyle, burasının 21. Kastamonu Devlet Salnamesi’nde adı geçen Dilküşah
mahallesi olabileceği imkân dâhilinde bulunmaktadır.
Günümüzde
21 mahallesi bulunan Tosya şehrinin kapladığı alan olarak en büyük mahallesini
oluşturan Dilküşah mahallesi, Tosya şehrinin en yakınındaki şehir harabelerini
içinde bulunduran Mermerdirek mevkisini içine almaktadır. 16. Yüzyıl Çankırı
Tapu-Tahrir Defteri’nde 24 mahallesi bulunan Tosya şehrinin mahalleleri
arasında Dilküşah mahallesinin adı geçmemekle birlikte, günümüzde de bu mahalle
16. yüzyıldan beri aynı isimle varlığını sürdüren Kargulu (Kargılı) ve Hocafakıh
mahalleleriyle komşu bulunmaktadır. Bu mahallelerin Tosya şehrinin en eski
dokularını meydana getirmeleri dolayısıyla, 16. yüzyılda adı geçen Dilküşehri karyesinin
zaman içerisinde Tosya şehriyle bütünleştiği ve Dilküşah adını aldığı muhtemel
görünmektedir.
Bu
açıklamalardan anlaşılacağı üzere 21. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde adı geçen
Dilküşehri karyesinden kasıt herhalde, şehrin en eski dokusunu oluşturan Cami-i
Atik, Hacıpir, Hacıfakıh, Kargılı ve Pınarbaşı mahallelerinin bütününden
meydana gelmekteydi. Çünkü 21. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde adı geçen
Mermerdirek, Harsınd (Harsat) ve Akçakavak köylerinin bulunduğu yerler dikkate
alındığında, sadece bahsi geçen mahalleleri içine alan toplu bir karyenin bu
köylerden hemen hemen eşit uzaklıkta yani ortasında bulunması mümkündür.
Dolayısıyla 21. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde adı geçen Dilküşah karyesinde
yani, Çelebi Mehmet zamanında varlığından haberdar olduğumuz, Tosya kalesinin18
kabaca güney eteklerinde, Türk fethi öncesinde de bir iskân yerinin bulunması
gerekirdi. Bu duruma göre, Tosya şehrinin Saz Ovası mevkiinden şimdiki
bulunduğu yere taşınmış olduğu fikrini ihtiyatla karşılamak gerekir. Zaten 1880
(Rumi 1300) kayıtlarında Saz Ovası’ndan bahsedilmemesi de burada seyyar bir
askeri birliğin bulunduğu kanaatini vermektedir.
Tosya
yöresi ilk Türk hâkimiyetine Anadolu Selçuklu hükümdarı Süleymanşah’ın valisi
Emir Kara Tekin tarafından 1075 yılında geçmiştir. Ancak burada kesin olarak
Türk hâkimiyeti 1215’te Selçuklu komutanlarından Hamza Bey (Hamza Baba)
tarafından gerçekleştirildi. Bu zat Anadolu’nun fethine katılan Horasanlı bir
alperen olup, halen Hıdırlık eteğinde (Tosya şehrinin güney batısındaki tepe)
kendi adıyla anılan türbesinde yatmaktadır.
Anadolu
Selçuklu Hakanı Alaeddin Keykubat, kendisine Ankara muhasarasında iyiliği
dokunan ve hatta Suğdak (Kırım) ’a geçerek oralarda Sultan hesabına zaferler
kazanan Hüsameddin Çoban’ı Kastamonu havalisine Uç Beyi olarak atamasıyla
bölgede Çobanoğullarının dönemi başlamış oluyordu. Daha sonra Candaroğullarının
hâkimiyetine giren bölgede Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra İsfendiyar Bey hüküm
sürmüş bu nedenle Candaroğlu Beyliğinin adı Osmanlı tahrirlerine
İsfendiyaroğulları şeklinde geçmiştir.
Tosya
yöresinin Osmanlı hakimiyetine girmesi Fatih Sultan Mehmet dönemine
rastlanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra
Anadolu birliğini tamamlamak için Trabzon seferine çıkmış ve bu sarıda
Kastamonu’da bulunan Candaroğlu İsmail Bey’in Sinop kalesini Veziriazam Mahmut
Paşa’ya teslim etmesiyle birlikte Kastamonu ve dolayısıyla Tosya Osmanlı
toprağına katılmıştır(1461).
Tosya
şehrinin Türk fethi öncesinde de önemli bir ulaşım noktası olduğunu, 6,5 km
güneyindeki Çüşçüş Kışlası mevkiinde bulunan Devrez Çayı kenarındaki iki köprü
ayağından anlıyoruz. Bu köprü kalıntısının hemen doğusunda Gevur Kayası denilen
bir kalenin inşa edilmiş olması, bu yolun geçmişteki önemini açıkça ortaya
koymaktadır.
Selçuklu
döneminde Anadolu’nun içinden geçerek Karadeniz’e ulaşan ticaret yolu
Antalya-Konya-Ankara-Çankırı-Kastamonu ve Sinop istikametinde uzanmaktaydı. Bu
ticaret yolu muhtemelen Çankırı şehrinde sonra Tosya şehrine uğramakta ve
oradan Kastamonu’ya geçmekteydi. Çünkü Kastamonu’yu, Tosya menziline bağlayan
bu yol üzerinde gerek beylikler döneminde ve gerekse Osmanlı döneminde yapılmış
5 tane han bulunmaktadır. Bu hanlar Sarı’nın Hanı (Taşhan), Yeni Han, Kadıoğlu
Hanı, Atabey Hanı ve Taşlık Han’dır.
1521
tarihli Arazi Tapu-Tahrir Defterleri’ne göre, Tosya şehrinde 5 tane mescid
bulunmaktadır. Yine Tosya şehrinde Candaroğlu dönemi ve öncesine ait bir
caminin bulunmadığı belirtilmiştir. Arazi Tapu-Tahrir Defterleri’nde Nefs-i
Tosya olarak geçen Tosya şehrinde ilk tahrirlere göre 5 tane mescidin bulunması
ve bu tahrirde Tosya şehrinin mahallelerinden bahsedilmiş olması dolayısıyla
burası Osmanlı hâkimiyetine geçtiğinde küçük ve toplu bir kasabaydı. Çelebi
Mehmed döneminde bir kalesinin olduğundan bahsedildiğine göre, burada güvenlik
sebebiyle yerleşmenin ilk çekirdeğinin kale ve çevresinde olması gerekir. Tosya
şehrinin en eski mahalleleri olan ve 1576 Tapu-Tahrir Defterleri’nde adı geçen
Hocafakıh ve Hacıkemal mahallelerinin eskiden kale olduğu tahmin edilen tepenin
eteklerinde bulunması da bu durumu teyit etmektedir. Bu tahrirde adı geçen
diğer bir mahalle de Kargulu mahallesidir. Kalenin güney eteklerine doğru inen
bir sahada bulunan bu mahalle, isminden de anlaşılacağı üzere Kargı tarafından gelen
veya getirilen insanların yerleştiği bir alandır. Kargı mahallesinin, kalenin güney
eteklerinde yer almasına bağlı olarak, Tosya şehrinin kaleden vadi içlerine
doğru indiği söylemek imkân dâhilindedir.
İlk
tahrirde 5 tane mescidi bulunan Tosya şehrinin, son tahrirde kaydı düşülen 24
mahallesinin Zimmiyan mahallesi hariç, hemen hemen her mahallesinde bir mescit
bulunmaktadır. Şehrin büyümesinde ve genişlemesinde önemli bir rolü olan bu
mescitlerin birçoğu, mahalleyle aynı adla anıldığı için, Tosya şehrinin 16.
Yüzyıl sonundaki yayıldığı sahayı, bu mescitlerin yapıldıkları tarihlere ve
bulundukları yerlere göre söylemek mümkündür. Bu duruma göre, Tosya şehrinin
ilk nüvesi, Hocafakıh, Hacıkemal, İlyasbey, Kargı, Pınarbaşı mahalleleri ile
vadinin karşı tarafında bulunan Cami-i Atik ve Hacıpir mahallelerini içine alan
iki tepe arasındaki Kuruçay’ın vadisinden her iki yamacına doğru yükseliyordu.
Tosya şehrinin daha sonraki şekillenmesinde de bu ilk nüve etkili olmuş ve
şehrin sınırları ilerleyen yıllarda, bir yandan bu nüve etrafında dairevi bir
şekilde genişlerken, diğer yandan da Kuruçay’ın kaynağına doğru yükselerek, Harsınd
karyesini yani bugünkü Harsat mahallesini içine almıştır. Tosya şehrinin
Osmanlı döneminde hızla büyümesinde en etkili olan faktör, Osmanlı’nın Sol Kol
Yolu olarak tarif ettiği, Bursa-Tebriz İpek Yolu’nun şehrin içinden geçmesidir.
Bu sebeple Tosya şehri hem bir derbent hem de doğuya ve İran’a yapılan
seferlerde menzil noktası olarak kullanılmıştır. Osmanlıların İstanbul’u
fethettikten sonra Anadolu’yu da bütünleştirmesiyle, Anadolu genelinde gelişen
ticaretin can damarlarından birisini Bursa-Tebriz İpek Yolu oluşturmaktaydı. Bu
yol Osmancık’ta Koyunbaba Köprüsü vasıtasıyla Kızılırmak’ı geçtikten sonra
Kızılırmak’ın kenarını takip ederek Hacı Hamza kasabasına oradan da Devrez
Vadisi içinden geçerek Tosya şehrine ulaşmaktaydı. Günümüzde Bu yolun yerine
yapılan E-80 devlet karayolu da İpek yolu gibi önemini sürdürmekte, ülkemizin
batısını doğusuna ve kuzeyine bağlayan en önemli arterini oluşturmaktadır.
Osmanlı
imparatorluğu zamanında Anadolu’nun en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu’nun
Tosya şehrinden geçmesi, şehirde ticari faaliyetlerinde gelişmesine yol
açmıştır. 16. yüzyılda Çankırı Sancağı içerisinde bulunan Tosya şehrinde,
sancağın merkezi durumunda olan Çankırı şehrinden daha fazla dükkân
bulunmaktadır. İlk tahrirde (1521), Tosya’nın merkezinde 160 vakıf 2 adet de
mülk olmak üzere 162 dükkan mevcutken bu rakam son tahrirde (1578-1579) 178’e
yükselmiştir. Bu dükkanlardan 160 tanesi Tosya’da Bedesten olarak söylenen
Hızır Paşa’nın oğlu Akkuş Mehmet Paşa tarafından 1401 yılında yaptırılan Mehmet
Paşa Kervansarayı’dır. Akkuş Mehmet Paşa’nın Amasya’daki imarethanesine
vakfettiği bu bedestenin içerisinde 48, dışarısında ise 112 tane dükkân
bulunmaktaydı. Tosya şehrinin iktisadi ve sosyal hayatında büyük rolü olan bu
bedesten, ticaret merkezi olmasının yanısıra, Tosya halkının Yaz aylarında bağ
evlerine çıkarken, kıymetli eşyalarını emanet ettikleri bir yerdi. Polonyalı
Simeon’un Tavernier’den aktararak, bu kervansarayın yolun en güzel kervansarayı
olduğunu belirtmiştir. Tosya’daki ticaretin merkezi olan Akkuş Mehmet Paşa kervansarayı,
1943 yılında meydana gelen ve literatüre Tosya-Ladik Depremi olarak geçen
deprem sonucunda harap olmuştur. Bunun üzerine belediye tarafından bu
kervansaray yıkılarak yerine kasaplar hali yapılmıştır.
Tosya
şehrinin önemli ticaret yolları üzerinde bulunması ve burada üretilen ürünlerin
bu yollar vasıtasıyla ihraç imkânın olması, şehirde ticareti oldukça
geliştirmişti. Şehirde ticareti yapılan malların başında ise tiftik ve çeltik
gelmekteydi. Tosya’nın da içerisinde bulunduğu Çankırı Sancağı’nda Kâtip
Çelebi’nin de zikrettiği gibi bol miktarda tiftik keçisinin yününden eğrilen
iplerle dokunan kumaşlar, incelik ve parlaklığı nedeniyle, özellikle üst
tabakadan kişilerin giyiminde ayrı bir yer tutmaktaydı. Bu sebeple tiftik ve bunun
dokunmasıyla elde edilen ürünler önemli bir ihraç maddesiydi. Tosya ve
civarında yetiştirilen tiftik keçilerinden elde edilen tiftik, genellikle muhayyer
olarak ifade edilen yönlü kumaş yapımında kullanıldığı gibi, işlenmemiş bir
şekilde de ihraç olunmaktaydı. Nitekim Polonyalı Simeon, Tosya şehrinden,
“Buradan muhayyer ihraç edilir ve bütün halk muhayyercidir. Buranın muhayyeri,
Ankara’nınki gibi olmayıp daha aşağı cinsten olduğu halde, birçok eyaletlerden
ve Lehistan’dan tacirler bu meta için buraya gelirler” şeklinde bahsetmektedir.
16.
yüzyıl sonu 17. yüzyıl başında görülen celali isyanları, Tosya şehrinde sosyal
hayata olduğu kadar ekonomik hayata da darbe vurmuştur. Bu dönemde Tosya’dan
ihraç edilen tiftiğin kalitesi düşmüş ve miktarı da azalmıştır. Nitekim
Tosya’dan ihraç edilen tiftiğin yünle karışık olduğunun anlaşılması üzerine
tutuklanan satıcılar, Celalilerin her tarafı harabeye çevirerek tiftik
keçilerini telef ve gasp eylediklerinden ötürü bu yola başvurduklarını
söylemişlerdir. Tosya Cendere Mukata’ası ile Hatun nehri Çeltik Mukata’ası,
H.1132 (M.1719-1720) yılına ait mukata’a defterlerinde birlikte kaydedilmiştir.
Bu kayıttan anlaşılacağı üzere, muhayyerle birlikte, Tosya şehrinden dışarıya
pirinç ihraç edilmekteydi. 16. yüzyıla ait kayıtlarda da Anadolu’nun pirinç
merkezleri arasında Beypazarı, Niksar ve Boyabat’la birlikte Tosya’nın da adı
geçmektedir. Padişah hassı olarak ayrılmış olan çeltik üretimi, günümüzde
olduğu gibi Osmanlı imparatorluğu döneminde de Devrez Çayı boyunca uzanan vadi
tabanında yapılmaktaydı. Tosya şehrinde celali isyanları sonucunda gerileyen
ticari hayat, bu isyanların bastırılmasıyla birlikte tekrar canlanmıştır.
Tosya’nın bir ticaret merkezi olmasında ve celali isyanlarından sonra ticari
acıdan tekrar canlandırılmasında ahilik müessesesinin önemli bir yeri
bulunmaktadır. Anadolu ahileri sosyal yardımlaşmanın, dayanışmanın, iş
bölümünün, çalışma ahlakının, hizmet içi, bir başka deyişle iş başında
eğitimin, standartlaşmanın, kalite kontrolün, narhın ilk güzel örneklerini vermekteydiler.
Esnaf ve sanatkarı koruyan, usta-çırak münasebetlerini güçlendiren, özellikle
el sanatlarının gelişmesinde etkisi görülen ahilerin, Tosya şehrinin sosyal ve
ekonomik hayatı üzerinde büyük etkisi olmuştur. Tosya şehrindeki ahilik müesseseleri
Sofçu ve Debbah Esnafı Şeyhliği Ahibabalığı, Berber ve Semerci Esnafları
Şeyhliği, Timurcı (Demirci) ve Boyacılar Esnafları Şeyhliği, İplik Pazarı ve
Bedesten Duacılıkları, Zaviyededarlık İplik Vezzanlığı (Tartıcılığı) ile
Tahmis-i Kahve (Dövülmüş kahve Satıcılığı) ve Şem’hane (Mum ve cami beratı
yapılıp satılan yer) hizmetlerinden oluşmaktaydı. Bu ahilik teşkilatlarından
Tosya şehrinde yapılan en önemli ticari faaliyetin sofçuluk ve debbahçılık
(dericilik) olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra şehirde farklı esnaf
teşkilatlarının teşekkül etmiş olması, buranın ticari açıdan ne kadar zengin ve
güçlü olduğunu göstermektedir.
17.
yüzyılın ikinci yarısında Tosya’ya uğrayan Evliya Çelebi, şehir hakkında şu
bilgileri vermektedir. “Çelebi Sultan Mehmet Han fethetmiştir. Subaşı var.
(Dolayısıyla şehir 17. yüzyılın II. yarısında bir subaşılıktır). Mamur
nahiyeleri vardır. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüda yeri, nakibüleşrafı,
şeyhülislamı, ayan ve eşrafı vardır ki Gürcü Türkistan şehirlerindendir. Ayan
ve uleması çoktur. Şehir yüksek bir yerde üç bin kadar tahta ve kiremit örtülü
sırf tahta ile yapılmış eski usul evlerden meydana gelmiştir. (Bu açıklamadan
eski Tosya şehrinin, bizimde bahsettiğimiz gibi Çelebi Mehmet döneminde kale
olduğu bilinen tepeden, Kuruçay’ın vadisine doğru indiği anlaşılmaktadır). Birçok
bağ ve bahçeleri bulunmaktadır. (Günümüzdeki bağlar ve bağ evleri, herhalde o
dönemden beri süre gelen bir gelenektir). 11 mahalle ve 21 mihraptır. 7 han ve
hamamları, 340 dükkân ve kahvehaneleri, bir de demir kapılı kagir yapılı pazar
yeri vardır ki, her şey bulunur (Evliya Çelebi’nin verdiği dükkan sayısını
biraz abartılı bulmakla birlikte, bu rakam şehirdeki ekonomik canlılığın
belirtilmesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca Evliya Çelebi’nin bahsettiği
pazar yeri, tuğladan inşa edilmiş, uzunca, dört demir kapılı ve ikişer ikişer
sıralanmış altı kubbeden ibaret olan Akkuş Mehmet Paşa Kervansarayı’dır). Fakat
bütün halkının işi muhayyer dokumaktadır. Onun için bedesten de fazla muhayyer
alınır satılır. (Daha önce de bahsettiğimiz üzere, Tosya’nın en önemli ihraç
maddesi muhayyerdir. Muhayyerin ticaret yeri ise Evliya Çelebi’nin bedestan
olarak bahsettiği Akkuş Mehmet Paşa kervansarayıdır). Tatlı kutu bozası beyaz
ve süt gibidir ve çok meşhurdur. Havası ağırdır. Halkı Türk ve son derece garip
dostu kimselerdir”. Şüphesiz, Evliya Çelebi’nin bu açıklamalarından Tosya şehrinin
17. Yüzyılın II. Yarısındaki sosyo-kültürel ve ekonomik özellikleri hakkında
bazı bilgiler öğrenmiş oluyoruz. Bu bilgiler, Tosya şehrinin ekonomik ve
kültürel ağırlıklı bir şehir olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Tosya
şehrinin nüfusu ile ilgili ilk bilgileri II. Mahmut döneminde yapılan 1831
nüfus sayımında bulmaktayız. Bu sayımda sadece erkek nüfus sayıldığından
Çankırı’ya bağlı bir kaza olarak geçen Tosya’da 5585 erkek nüfus olduğu
yazılmıştır. Tosya’nın daha sonraki nüfusu ve genel özellikleri hakkındaki
bilgileri, Kastamonu vilayet salnamelerinden yararlanarak elde etmiş durumdayız.
Seçilmiş salnamelere göre Tosya’nın erkek nüfusu 1873’te 1323642, 1877’de 1324543
ve 1878’de ise 12152’dir. 17. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nden itibaren
Tosya’daki toplam nüfus ve bu nüfusun cinsiyetlerine göre dağılımı da verilmeye
başlanmıştır. Bu salnamelerden bazılarına göre Tosya’nın 1892’deki nüfusu 34484
iken, 1898’de nüfus 24775’e inmiş ve 1901’de nüfus 2000 civarında artarak 26095
olmuştur. 1892-1898 yılları arasındaki nüfus kaybı, daha önce Tosya’ya ve
dolayısıyla Kastamonu’ya bağlı olan Kargı nahiyesinin Tosya’dan ayrılıp Çorum’a
bağlanmasından ileri gelmektedir.
Değişik
kaynaklara göre Tosya şehrinin 19.yüzyıldaki nüfusu 7000-9000 arasında
verilmektedir. V. Cuinet’e göre Tosya kazasında yaşayan 34388 kişiden 8406’sı
Tosya şehrinde bulunmaktadır. Şemseddin Sami’de şehrin nüfusunu 7000 olarak
belirtmiştir. 19. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde ise şehrin nüfusu 9203
kişidir.
Şemseddin
Sami, Kamusu’l-Alem adlı eserinde, Tosya’nın nüfusunun yanısıra, 19 asrın son
çeyreğindeki Tosya ve Tosya şehri ile ilgili de bilgiler vermiştir. Bu eserde
Şemseddin Sami Tosya ile ilgili olarak şu bilgilere yer vermektedir.”1864’de
belediye, 1867’de kaza olmuştur. Kargı nahiyesiyle birlikte 73 karyeden
(köyden), olmuştur. Nüfusu 24484 kişi olup, bunun 566’sı Rum, 39’u Ermeni’dir.
Kaza merkezinde 5 cami-i şerifi, 31 mescidi, 1 kütüphanesi, 1 rüştiyesi, 3
mektebi, 750 dükkanı, bedesteni, debbahaneleri, birkaç hamamı ve etrafında bağ
ve bahçeleri vardır. Kasabanın içinden 3 dere geçerek Devrez’e karışır, Havası mutedil
ise de halkı yazın ekseriyetle bağ ve bahçelere çıkar. Malumatı sanayisi tiftik
kuşak, çorap, kıldan çuval, kilim ve sahtiyan (ince deri) ’den ibarettir. Toprağı
mümbit ve mahsuldar olup, başlıca mahsulatı pirinçtir. Pirinçle birlikte tütün,
pamuk, kenevir ve birkaç seneden beri afyon da ekilmektedir”. Bu bilgileri,
Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilerle karşılaştırdığımızda, aradan yaklaşık “
250 sene geçmesine rağmen iki yazarında bazı ortak noktalara değindiklerini
anlamaktayız. Bu karşılaştırmaya göre şehir halen 17. yüzyılın ikinci yarısında
olduğu gibi ekonomik canlılığını ticarete borçludur. Ticareti yapılan ürünlerin
başında, tıpkı Evliya Çelebi’nin bahsettiği gibi tiftiğe bağlı dokuma ürünleri
gelmekte olup, eskiden dokunan muhayyerin yerini 19. yüzyıl sonlarında tiftik,
kuşak ve çorap almıştır. Evliya Çelebi’nin biraz abartarak verdiğini tespit
ettiğimiz dükkan sayısı ise, Evliya Çelebi’nin verdiği rakamın iki katını
geçmiştir. Evliya Çelebi’nin döneminde olduğu gibi, bu dönemde de şehir halkının
ekseriyeti Yaz aylarında bağ ve bahçelere çıkmaktadır. Bu durumdan anlaşılacağı
üzere Tosya şehrinde yazın bağ ve bahçelere çıkma işi, Tosya’nın Türk
hakimiyetine geçtiği ilk dönemlerden beri geleneksel olarak sürmektedir.
16.
yüzyıla ait son Çankırı tahrirlerinde (1578-1579), 24 mahallesi bulunan Tosya
şehrinin mahalle sayısı 19. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde 16 olarak kayıt
edilmiştir. Şüphesiz 16. yüzyıldan 19. yüzyıl sonlarına kadar geçen sürede
Tosya şehri daha da büyümüştür. Bu sebeple, Tosya şehrinin mahalle sayısındaki
bu azalma şehrin küçülmesinden değil, eskiden küçük olan mahallelerin
birleştirilerek daha büyük bir mahalle teşkil edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Tosya şehrinde son tahrirde olup da, 19. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde adı zikredilmeyen
mahallelerde bulunmaktadır. Bunlar; Akmescit, Ahimustafa, Ahisinan, Cami-i
Şerif, Celalefendi, Çifterli Emirmahmut, Hacısinan, İlyasbey, Kazancılar,
Mescid-i Abdiçelebi, Mescidi Hacıseydiali, Mescid-i Hocamehmet, Sevim, Yeni ve
Zımmıyan, mahalleleridir. 19. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde 1745 hanenin bulunduğu
Tosya şehrindeki mahallelerinin nüfus durumlarına bakıldığında, nüfusu en fazla
olan mahallenin Şeyh, en az olanının ise Dere mahalleleri olduğu görülmektedir.
Osmanlı
İmparatorluğunun çöküş dönemine girmesiyle birlikte, Tosya şehri eski ekonomik
canlılığını gidererek kaybetmeye başlamıştır. Şehrin gerilemesi, tiftik ve bu
tiftiğin şehirdeki dokuma tezgahlarında dokunmasıyla elde edilen muhayyer
ticaretinin zamanla ortadan kalkmasından kaynaklanmaktadır. Tosya’da tiftiğin
önemi, Avrupa ülkelerinin sömürgelerinden çok ucuza tiftik ve yün temin
etmeleriyle giderek azalmıştır. Bu durum 15. Kastamonu Vilayet Salnamesi’nde de
“Kiyyesi 50 kuruş iken şimdi 12 kuruşa kadar düşmüş olup, artık halkın yüzünü
güldürmemektedir. Şeklinde ifade edilerek, tiftikteki aşırı fiyat düşüşünün
halkın sosyo-ekonomik durumu üzerindeki tesirleri açıkça belirtilmektedir.
Tiftikle birlikte,
Avrupa’da
meydana gelen sanayi devrimi sonucu yünlü ve pamuklu kumaşların fabrikalarda
seri bir şekilde dokunması da, şehirdeki muhayyer üretimini giderek
azaltmıştır. Çünkü Avrupa ülkeleri sömürgelerinden elde ettikleri hammaddeyi
fabrikalarında hızlı bir şekilde işleyerek yünlü ve pamuklu kumaşları çok ucuza
imal etmekte ve ürettikleri bu kumaşları, kapitülasyonlar sebebiyle gümrük
duvarları bulunmayan imparatorluk sınırları içerisine kolaylıkla sokarak çok
ucuza satmaktaydılar. Bu durum karşısında, Osmanlı topraklarında el
sanatlarıyla üretilen ürünler, Avrupa’nın sanayi mamulleriyle rekabet
edemediğinden, yerli üretim giderek azalmaktaydı. Avrupa’da meydana gelen bu
gelişmeler, Tosya şehrinde sadece dokumalığı değil, dokumacılığın yanısıra
şehir ekonomisinde yeri olan debbahlık ve demircilik gibi diğer el sanatlarını
da derinden etkilemiş ve Tosya şehri 18. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerileme
sürecine girmiştir.
Cumhuriyet
dönemine Kastamonu şehrinden sonra bulunduğu bölgenin en önemli ticari merkezi
olarak giren Tosya şehrinde, Lozan Antlaşması’na bağlı olarak yapılacak nüfus
mübadelesi için azınlıkların tespiti yapılmıştır. Bu tespit sonucunda
belirlenen 672 Rum Yunanistan’a gönderilmiş ve geri kalan 69 Ermeni de Rum
göçüyle birlikte İstanbul’a göç ederek Tosya şehrinden ayrılmıştır.
Ülkemizin
ilk düzenli nüfus sayımı olan 1927 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre Tosya
şehrinde 9676 kişi yaşamaktadır. 1896 yılına rastlayan 19. Kastamonu Vilayet
Salnamesi’nde şehirdeki nüfusun 9203 kişi olduğu dikkate alınırsa, Tosya
şehrinin 1896-1927 yılları arasında nüfusunun fazla bir değişmeye uğramadığı
anlaşılmaktadır. 1896-1927 yılları arasında geçen dönem içerisinde Tosya
şehrinin nüfusu fazlaca değişmezken mahalle sayısı 16’dan 32’ye çıkmıştır.
Şehrin nüfusunda gözle görülür bir şekilde artış olmadığı için mahalle
sayısındaki bu artış eski büyük mahallelerin kendi içerisinde daha küçük
mahallelere bölünmesiyle mümkündür. Böylelikle 1925 yılında Tosya şehri Ahipir,
Aktaş, Aşağışıh, Aşağıvakıf, Camiatik, Celalefendi, Çatma, Çifterlizade, Değirmenci,
Dere, Deringöz, Dilküşah, Hocafakıh, Hocaimad, Hacıçıkı, Hacıkemal, Hacıpir,
Harsat, İbniselim, İlyasbey, Kargı, Kıran, Kazanciyan, Mahkeme, Müslimcedit,
Müslimçatma, Pınarbaşı, Şehreküstü, Tekke, Yenice, Yukarışıh ve Zemyan olmak
üzere 32 mahalleye ayrılmıştır. 1997 yılında Tosya şehrinin nüfusu 1927 yılına nazaran
%240.3 oranında artarak 23257 kişiye ulaşmış olmasına rağmen 21 mahallesi
bulunmaktadır. Bu mahallelerden 16 tanesinin 19. Kastamonu Vilayet
Salnamesi’nde ismi geçmektedir. Bunlar Camiatik, Çatma, Dere, Dilküşah,
Hacıkemal, Hacıpir, Hocaimad, Harsand, Hocafakıh, İbniselim, İlyasbey, Kargı,
Müslümcedit, Pınarbaşı, Şehreküstü ve Şeyh mahalleleridir. Şehirde 1925 yılında
teşkil edilen ancak günümüzde yer almayan mahalleler ise Ahipir, Aktaş,
Aşağışıh, Aşağıvakıf, Celalefendi, Cifterlizade, Değirmenci, Deringöz,
Hocaçıkı, Kıran, Kazanciyan, Mahkeme, Tekke, Yenice, Yukarışıh ve Zemyan mahalleleridir.
Bu mahalleler içerisinde Kazanciyan ve Zemyan gibi azınlık nüfusu barındıranlar
1924 Lozan Antlaşması’nı müteakip boşaldığından, Akçakavak ve Deringöz gibi
şimdi bağ alanı olarak geçici yerleşmede kullanılanlar şehre göçlerle terk
edildiğinden ve Aşağışıh ve Yukarışıh mahalleleri ise eskiden olduğu gibi
birleştirilerek Şeyh mahallesi olarak isimlendirildiğinden günümüzde
bulunmamaktadır.
Tosya
şehrinde Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde sönükleşen ticari ve sanayi
faaliyetleri, Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte yeniden canlanmaya
başlamıştır. Bölgede yetişen çeltiğin işlenmesi amacıyla Tosyalı bir grup
müteşebbis tarafından cumhuriyet hükümetine müracaatta bulunulmuş ve 1925
yılında Sanayi ve Maden Bankası aracılığıyla Türkiye’nin ilk çeltik işletme
fabrikası Tosya’da kurulmuştur. Sanayideki bu atılımın yanında şehirde eskiden
beri yapılan sof, kese ve kuşak üretimine tela üretimi de eklenerek dokumacılık
da ilerletilmiştir. 1932 yılında Kastamonu’ya bağlı Ticaret Odası Mümessil
Azalığı teşkil edilerek, Tosya’nın ticari alanda gelişmesi sağlanmıştır.
Ülkemizin
en aktif fay kuşağı olan Kuzey Anadolu Fay Kuşağı üzerinde bulunan Tosya şehrinde,
nüfus mübadelesinden sonra en büyük nüfus kaybı 27 Kasım 1943 yılında meydana
gelen depremde olmuştur. Literatüre Tosya-Ladik Depremi olarak geçen bu
depremde Tosya şehrinin Şehreküstü ve Harsat gibi eski tip meskenlerden
yapılmış sık dokulu mahalleleri tamamen yıkılmıştır. Başta yığma usulü yapılan devlet
hastanesi olmak üzere şehirdeki bazı kamu binaları ve camilerinde yerle bir
olduğu bu afet de enkaz altında kalan 398 kişi ölmüştür. Cumhuriyetin
başlangıcından 1945 yılına kadar geçen dönem içerisinde, nüfus mübadelesi ve
1943 depremi gibi büyük afet ile bir miktar nüfus kaybeden Tosya şehrinin
nüfusu 1945 yılında 10784 kişidir.
1945-1955
yılları arasında geçen sürede şehrin nüfusu oldukça az artarak 11978 kişiye
çıkmıştır. Bu duruma göre Tosya şehrinin 1927-1955 yılları arasındaki nüfus
artış oranı %23.7’dir. 1955-1975 yılları arasındaki dönem ülkemiz genelinde
olduğu gibi Tosya şehrinde de kırdan kente göçlerin en fazla olduğu dönemdir.
Bu yıllar arasında şehrin nüfusu %146.2 oranında artarak 17515 kişiye
ulaşmıştır. 1975’den sonraki yıllarda Tosya’da ağaç ve toprak sanayisinin
gelişmeye başlamasıyla birlikte sanayide çalıştırmak için işçiye ihtiyaç
duyulmuştur. Bu sebeple Tosya şehrine kendi köylerinden göçler olmuştur.
Tosya’da sanayinin gelişmesi ve sanayide çalışmak için gelen nüfus potansiyeli,
şehirdeki ticareti de canlandırmış ve Tosya şehri bulunduğu bölgenin Çorum şehrinden
sonra en önemli merkezi haline gelmiştir. Bütün bu özellikler, Tosya şehrinin
nüfusunun artmasında etkili olmuş ve 1990 yılı sayımlarına göre Tosya şehrinin
nüfusu 22810 kişiyi bulmuştur. 1990 yılından 2000 yılına kadar geçen zaman
içerisinde ülkemiz genelinde görülen ekonomik sıkıntılardan Tosya şehri de
nasibini almıştır. Bu yıllar Tosya şehrinde sanayi yatırımlarının olmadığı ve
fabrikaların düşük kapasitede çalıştıkları yıllardır. Tosya şehrinde sanayide
görülen bu daralma ticari faaliyetleri de etkilemiş ve Tosya şehrinin mevcudiyetini
sağlayan bu en önemli faaliyetlerin içerisinde bulunduğu kötü durum şehrin
nüfus artışına yansımıştır. Bu sebeple 1990 yılından 2000 yılına kadar geçen
dönemde şehrin nüfusu sadece 447 kişi (%1,95) artarak 23257 kişi olmuştur.
Cumhuriyet
döneminin başlarında eski sınırları içerisinde kalan Tosya şehri, 1950’den
sonra kırdan kente olan göçlerle, Kuruçay’ın vadisini takiben güneye doğru
uzanmaya başlamıştır. Tarihte Sol Kol Yolu olarak bilinen yolun yerine yapılan
ve Anadolu’nun batısını doğusuna ve kuzeyine bağlayan en önemli karayolu olan
E-80 Devlet Karayolu’nun şehrin güneyinden geçirilmesiyle şehir Kuruçay’ın
vadisi boyunca iyice güneye doğru kaymış ve güneydeki hafif eğimli yamaçlarda
yayılmıştır. Bu görünümüyle Tosya şehri kuzeyde dar ve çıkmaz sokakları, tarihi
camileri, çeşmeleri ve geleneksel meskenleriyle eski, güneyde ise geniş caddeleri
ve cadde kenarlarında yükselen modern ve çok katlı binalarıyla yeni olmak üzere
iki farklı kısma ayrılmaktadır.
Tosya
şehrinin eski mahalleleri nispeten eğimli ve arızalı bir zemin özelliği
gösteren alanlar üzerinde bulunmaktadır. Bu sebeple şehrin eski kısımlarında
doku oldukça sık, sokaklar dar ve mahalleler gerek nüfus ve gerekse de
kapladığı alan açısından küçüktür. Örneğin 2000 yılı sayımlarına göre Tosya
Kalesi’nin bulunduğu tepenin yamaçlarında yayılan ve neredeyse sınırları iç içe
geçmiş olan Hacıkemal mahallesinin 98, Dere mahallesinin 126 ve İlyasbey
mahallesinin de 198 hanesi bulunmaktadır. Buna karşılık şehrin güneyinde yeni
kurulan mahalleleri olan Cumhuriyet ve Bahçelievler mahalleleri park, yeşil
alan ve sosyal tesis planlamalarıyla oldukça güzel bir şehirleşme örneği göstermekte
ve oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Geniş caddelerle birbirinden ayrılan
bu mahallelerden Bahçelievler mahallesinde 767, Cumhuriyet mahallesinde de 910
hane yaşamaktadır. Şehrin eski ve yeni kesimlerinde bulunan mahalleleri hane
sayısı açısından kıyaslandığında, sadece Cumhuriyet mahallesinin hane sayısının
bile Dere, Hacıkemal ve İlyasbey
mahallelerinin toplam hane sayısının neredeyse iki katına yakın bir oranda
fazla olduğu ortaya çıkmaktadır.
Tosya
şehrinin Kuruçay’ın vadisi boyunca güneye doğru yayılmasında E-80 Devlet
Karayolu’nun getirdiği avantajların yanında, topografik koşulların da etkisinin
bulunduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Kuruçay vadisini takiben Gevur Dağı’na
doğru yükselen Tosya şehri kuzeyde vadi içerisine sıkışmaktadır. Buna karşılık
şehrin yeni mahallelerinin bulunduğu kesiminde Kuruçay Vadisi Devrez Vadisi’ne doğru
genişleyerek açılmaktadır. Bu topografik özellik şehrin güneyinde kuzeyine
oranla yerleşmeye daha uygun koşullar sağladığı için şehir güneye doğru yayılma
durumuna girmiştir.
Tosya
şehrinde tarihi dokuyu nispeten düz ve tarıma elverişli araziler çevrelemiş
bulunmaktadır. Daha önce ifade edildiği gibi Bu araziler eskiden şehrin bağ
bahçe alanları olarak kullanılmakta ve şehri halkı yaz aylarını bağlarda
bulunan gümele denilen bağ evlerinde geçirmekteydi. Tosya şehrinin tarihi
dokusundan çıkarak genişlemesiyle birlikte bu düz ve yerleşmeye elverişli bağ
alanları şehrin yeni gelişim alanı olarak seçilmiş, böylece 1970’lerden sonra
şehrin nüfus artışına bağlı olarak güneyinde kalan bağlık arazileri iskana
açılarak modern Tosya şehrini oluşturacak yeni tosya şehrinin temelleri
atılmıştır. Tosya şehrinde 1970’li yıllardan itibaren başlayan hızlı
sanayileşme sürecine bağlı olarak, özellikle sanayi amaçlı kullanım için şehrin
kuzey batısında ağaç işleri sanayi sitesi kurulmuş, böylece şehrin kuzeyde
gelişimi gevur dağında ormanlık araziler kadar uzanmıştır.
Tosya
şehrinde 1970–1990 yılları arasında geçen süreç içerisinde kamu binaları(Devlet
Hastanesi, Orman İşletmesi, Okullar) Kastamonu yolu boyunca yapıldığı için bu
yıllar arasında şehrin gelişim yönü Kastamonu yolu boyunca olmuştur. Ayrıca bu
dönemde kuzeyden güneye doğru eski şehri yeni şehre bağlayan Kenan Evren ve
100. Yıl caddeleri buyunca çok katlı ve modern yapılı binalar yapılarak
gelecekteki şehrin temel gelişim yönünün Tosya ovasında E-80 karayolu boyunca
olacağı ortaya çıkmıştır. Şehirlerarası otobüs Terminalinin E-80 devlet karayolunun
kenarında yapılması, Tosya yem sanayiinin İskilip yolu kenarında kurulması ve
yeni sanayi sitelerinin kuruluş yerlerinin E-80 karayolu kenarları olarak
tespit edilmesi şehrin gelecekteki gelişim yönünün güneye doğru kaymasında
etkili olmuştur.
1990’lı
yıllardan sonra şehrin güneyinde yapılan çok katlı binalar ve sanayi
kooperatiflerinin etkisiyle, E-80 devlet karayolu kenarında modern bir
yapılaşma meydana gelmiştir. Bu dönem de Tosya şehri çevresinde kurulan tuğla
kiremit ve orman ürünleri işleyen sanayilerin şehirde konuta olan ihtiyacı artırmasıyla
birlikte kooperatifleşme hız kazanmıştır. Böylece özellikle Tosya şehrinin
güneyinde E-80 devlet karayolu boyunca eski bağ alanları imara açılarak yeni
Tosya şehrinin ana gelişim yönü belirlenmiştir.
KAYNAK : Tarihi İpek
Yolu Üzerindeki Bir Anadolu Şehri : Tosya (Kuruluşu ve Gelişmesi); Yrd.Doç.Dr.
B. Ünal İBRET (Gazi Üniversitesi, Kastamonu Eğitim Fakültesi, İlköğretim
Bölümü, 37200)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder